
Gel Bi Çay İçelim - 2. Bölüm
Hoş bulduk derken, eliyle işaret ettiği yere doğru gidip oturdum. Az önce beni hoşlamak için kalkmadan önceki duvarın eşiğine çömeldim, sırtımı duvara verdim. Yüzümü bu esrarengiz adama döndüm ki bana bakarken buldum onu da. O bana sormadan ben ona kim olduğunu sordum; siz kimsiniz, burada ne yapıyorsunuz, biz de seni bekliyorduk dediniz kimle beni bekliyordunuz, en ilginci de benim geleceğimi nereden biliyordunuz?
Gözlerini açarak yüzüme bakmaya başladı, evlat, burası benim sarayımdır ve mutlaka ya birinden kaçan yahut yolu buraya uğraması istenenler buraya uğrar. Sen mesela hem birilerinden kaçıyordun hem de buraya gelme vaktin gelmişti artık. Sen buraya bilincini dışarıda bırakarak geldin. Bu sokağı belki de daha önce hiç görmemiştin bu şehirde, buranın varlığından haberin varsa bile çıkmazlığından haberdar değildin. Herkes bilmez burayı, herkese kısmet olmaz bu çaydan içmek diyerek çay dolu bardağı uzattı hafif elleri titreyerek, teşekkür ederim diyerek çay bardağını aldım, ellerimin üşüdüğünü çay bardağının sıcaklığını avuçlarımda hissedince anladım, tekrar teşekkür ederken cebimden sigara paketini çıkarmaya çalışıyorken, bir dal da sigara uzattı yak evlat buradan sen misafirsin, çaydan ve sigaradan başka ikram edeceğimiz başkaca bir şeyimiz yok ha bir de sohbetimiz var eğer kabul buyurursan, eyvallah deyip sustu. Çayından bir yudum aldı, çayını yere bıraktı sigarasını dudaklarına götürüp bıraktı, bana baktı verdiği sigara elimdeydi, çakmağı gösterdi sigarayı dudaklarıma koyup hafif eğildim çakmağın ateşine doğru sigaramı yaktı, sonra kendi sigarasını yaktı. Ya evlat öyle işte, buralara pek kimse uğramaz, uğrayanlar da ya bir daha gelmez yahut en uğrak yerleri olur burası. Bakalım sen hangilerinden olacaksın. Sabaha kadar beraberiz, biz misafiri öyle birkaç saatlik sohbetle bırakmayız haberin olsun, hazır mısın hayatının en deruni sohbetine başlamaya?
Hazır değilim desem ne değişecekti sanki, hiçbir şey söyleyemiyordum. Nutkum tutulmuş gibiydim içeriye girdiğimden beri, hatta bu sokağa girdiğimden beri bütün hareketlerim istemsiz bir şekilde vücut bulmaya başlamıştı. Beynimden habersiz hareket eden ayaklarım getirmişti beni buraya, şimdi de her şeyi unutmuş gibiydim. Ne söylerse sadece dinliyordum. Ne söylerse de dinleyecek gibiydim.
Anlat bakalım evlat kimsin nesin, nereden gelirsin nereye gidersin? Bu dünyada bulunma gayen nedir? Ne yapmaya geldin bu dünyaya, ne yapar buldun kendini, öyle bir çıkmaz içinde olmasaydın buraya da düşmezdi yolun. Ne günah işledin de gönderdiler seni buraya de bakalım.
Saçma sapan konuşuyordu, kim göndermişti beni buraya yahu, kaçarken geldim girdim bu sokağa, ne bileyim ben bu sokağın çıkmaz olduğunu, izimi bir şekilde kaybettirmem gerekiyordu, aklım başımdan gitmişti düşüncesizce koşuyordum, kendimi birden burada buldum, şimdi bu adam da kalkmış benim buraya birileri tarafından gönderildiğimi iddia ediyor, yok öyle bir şey, kimse tarafından gönderilmedim.
Evlat diye kesti düşüncelerimi birden, aklından geçenleri okuyorum su gibi, su gibi aşinasın sen şuanda bana, sen bu çıkmaz sokağa girdin, çünkü hayatın da çıkmaz sokaklarla dolu, bu çıkmaz sokak, senin içindeki çıkmaz sokaklardan sadece bir tanesi ve en belirgini. Anlıyor musun? Bakışlarım iyice donuklaşmıştı sanırım, ne o ölü balık gibi bakmaya başladın demesiyle yüzümde istemsiz bir tebessüm belirdi. Ben ne olduğunu gerçekten anlamıyordum, anlayabilecek miyim onu da bilmiyorum. Merakım artıyor, hayretim artıyor, ne olacak bakalım diyebildim sadece.
Anlayacaksın, anlamayacak olsaydın buraya yolun düşmezdi, ben karşına çıkmazdım. Ben karşına çıktıysam, bunun da sebebi sensin. Uzun zamandır çağırıp duruyordun, ben gelemedim işte sen geldin, böyle buluşur insanlar, gönülden gönle bir yol vardır, o yol bir şekilde kesişir, kesiştirirler evlat…
Kafam allak bullak olmuştu, ben kimi çağırmıştım, neden çağırmıştım, ne diyordu bu adam yahu, ben kimseyi çağırmadım dedim yüksek bir sesle, sen ne sanıyorsun be adam kendini dedim, ben gidiyorum deyip yerimden kalkmaya yeltendim bir yandan da gözucuyla ona bakıyordum, hiç istifini bile bozmadan, hiçbir yere gidemezsin, kolay değil öyle. Buraya gelmek de kolay değil, gitmekse hiç kolay değil, hatta bir yerde imkansız, biz istersek gidersin, biz izin vermezsek bütün kapılar kapanır ancak ayağa kalkabilirsin aynen böyle, ama kapıya gözünü çevirmek aklına gelmez bak bakalım kapı var mı hangi kapıdan çıkacaksın. O an kapıya gözümü çevirdim, baktım kapı yok yerinde. Aman Allah’ım neler oluyordu, nereye gelmiştim ben. Bu adam bana kafayı yedirecekti. Ellerimi başıma götürdüm saçlarımı yolmak istiyordum, dişlerimle dudaklarımı kanatırcasına ısırdım. Gözlerimi adama çevirdiğimde, kimsin ulan sen dedim sesimi daha da yükselterek. Ben ona bağırıyordum da o hiç oralı olmuyordu, hiç önemsemiyor gibiydi benim bu öfkemi.
Devam edecek...
Yorumlar
Yorum Yaz