
Şimdi ben blogu neden açtım? Niçin açtım? Bunu izaha gerek yok! Gördünüz açtım :)
"Sizi rahatsız etmeye geldim."
Bu yeni blog açma işi beni ziyadesiyle heyecanlandırdığından mıdır nedir, bilmiyorum, lakin durmadan yazasım var. Muharriradam.com ve benosmancoskun.com varken şimdi böyle yeni bir şeye ne gerek vardı dediler yakın çevremdeki arkadaşlarım. Emin olun ben de dedim.
Şimdi ben bu blogu neden açtım? Niçin açtım? Bunu izaha gerek yok! Gördüğünüz gibi bayağı bayağı açtım :)
Neyse işin dalgası bir tarafa arkadaşlar diğer bloglar tam istediğim gibi olmadılar bir türlü. Onları revize etmek yeni bir blog açmaktan daha zordu, onun için her şeye sıfırdan başlama kararı aldım. Bu her şeye sıfırdan başlama kararı sadece yeni blog açmaktan ibaret değil aslında. Hayatımda köklü değişikler yapmanın ciddi manada radikal kararlarını almış bulunmaktayım. Yine bilenler bilirler, bu şekilde alkol ve sigara tüketmeye devam edersem beni 40 yaşımda gömersiniz ben size diyeyim. İşte bu blogun açılma sebeplerinden bir tanesi de budur aslında. Yani blogla bunların ne ilgisi var diyecek olursanız, ben yeni başladığım işlerde daha disipline olabiliyorum. Hem geçen iki buçuk senenin sonunda, muharriradam.com’u açmış olduğumdan bu yana olan süreçten bahsediyorum elbette. Yoksa onun evveliyatında onlarca blog girişimim oldu ve hepsi başarısızlıkla sonuçlandı. Başarısızlıkla da sonuçlanmadı aslında. Ben bıraktım. Sıkıldım. Başka şeylerin peşine düştüm falan. Süreç içerisinde de bıraktım blog yazmayı. Ben ilk blogumu 2006 senesinde açmıştım. Mynet öyle bir alt yapı sağlıyordu şimdiki blogger ve wordpress gibi düşünün. Blogger alt yapısıyla da bloglar açtım, wordpress alt yapısını kullanarak da bloglar açtım. Ama hepsinden sıkıldım. Ya da odak noktam başka yönlere kaydı. Yani hedefsiz gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez diye bir söz vardır ya, ha işte tam olarak onu yaşadım her defasında.
Peki şimdi ne değişti diyecek olursanız. Değişen ben oldum diye cevap vermem size yeterli gelir mi bilmem! Ama bildiğim bir şey var, burayı sadece bir blog olarak görmüyorum ben. Bir işyeri olarak görüyorum. Yani günlük bir gazete düşünün nasıl ki her gün güncellenmesini güncel haberlerin bilgilerin olmasını istiyorsunuz ve güncelliği sağlamak için çalışan bir ekip var, işte benim arkamda o devasa günlük gazetelerdeki devasa bir ekip yok, tek başımayım, ama ben biliyorum ki istediğim zaman başaramayacağım hiçbir şey yok. Onun için de benim sadece istiyor olmam yeterli. Burayı bir fabrika gibi düşünüyorum. Günü gelecek gecelerden sabahlara kadar gezdiğim yerlerin hikayelerini yazacağım burada. Günü gelecek gezdiğim yerlerin fotoğraflarını sizlere gösterebilmek için saatlerimi harcayacağım yine burada. Önce kendime sonra size söz veriyorum hep arka mahalledeki insanların hikayelerini anlatacağım. Bu anlamda Ahmet Kaya şarkıları, Yılmaz Güney filmleri ve kitapları gibi düşünün kafamda tasarladığım olayı. Yani burası dijital bir mecra evet, evet ben sevdiğim şeyleri yapacağım yani gezeceğim yazacağım, ama diğer yandan da bir şeyleri sizin gözlerinizin uslarınızın içine sokacağım. Ali Şeriati’nin dediği gibi; “Sizi rahatsız etmeye geldim.” Nâzım Hikmet’in yaptığını yapmaya çalışacağım bir diğer manada, “Memleketimden İnsan Manzaraları” taşıyacağım dijital dünyanıza. Bilgisayarınızı, telefonunuzu, tabletinizi elinize aldığınızda bugün ne yazmış acaba, bu hafta nereye gitmiş acaba merakı olacak hep aklınızda. Bunu başarmaya çalışacağım. Emin olun bunun dışında bir şey değil niyetim. Madenci Ahmet’in, köylü kadın Hatçe ninenin, ırgat Osman’ın ve dahi tüm insanlığın hikayelerini aktarmaya çalışacağım size. Bunu bir gazeteci titizliliği ve bir şair duyarlılığı ile yapmaya çalışacağım. Yolumuz uzun, gençliğimiz var :) ve emin olun, anlattıklarımla bazı kesimleri rahatsız edeceğim. Sizden ricam desteğinizi üzerimden eksik etmeyin. Beni takip etmeye devam edin ve beni arkadaşlarınıza önerin. Bu bana yapabileceğiniz en büyük iyilik olur. Çünkü dedim ya, bu iş artık nazarımda hobi olmaktan çıktı ve ben bu işi meslek olarak yapmaya karar verdim. Tüm sosyal medya mecralarıyla beraber ortak bir platform kuracağım ve bunun üzerinde titizlikle çalışacağım. Tüm bu yaptığım işlerden de para kazanırsam o da işin balı kaymağı olur.
Biliyorsunuz ki, ben bir zamanlar Network peşinde koştum, o işte de güzel şeyler yaptık, güzel dostluklar kurduk. Sonra başka işlere meylettim vesaire. Bu saydığım işleri yapmamın sebebi hem ürünlerine olan güvendi, hem insanlara fayda sağlamaktı ve bununla beraber de para kazanmaktı. Lakin baktım ki, ben ben olmaktan uzaklaşmaya başlıyorum. Ben ben olmaktan çıkıyorum, baktım ben iyi değilim. Aldım başımı ellerimin arasına dedim ki kendi kendime; “oğlum Osman sen ne yapmak istiyorsun, ne yapmaktan zevk alıyorsun?” Cevap verdi bana yine kendim olan bende benden öte olan Osman “Yazmak, Gezmek ve Okumak” o zaman dedim daha ne duruyorsun. Grup Yorum’un çok sevdiğim bir şarkısı var, “Yürü Bildiğin Yolda Ölümden Öte Ne Var?” şarkının ismi. Marş gibi şarkıdır. Ne zaman dinlesem bütün hücrelerim hayat enerjisiyle dolar. Dedim o zaman çay koy yeniden başlıyoruz. Ve mottomuz “Yazmak ve Gezmek İşte Bütün Mesele Bu!” olsun dedim. Umarım ki istediğim ve planladığım gibi olur her şey. Umarım ki burası gerçek manada merakla yazıları beklediğiniz bir mecraya dönüşür. İşte ben o zaman sevdiğim işi yapıyor olmanın vermiş olduğu eda ile ardıma bakacağım ve ulan iyi ki yapmışım diyeceğim. Eveleyip geveleyip duruyorsun, daha bir tane gezi yazısı göremedik diyecek olanlara da şöyle cevap vereyim. 15 Ocak itibariyle başlayacağım gezmelere dolaşmalara. O zamana kadar toparlamam gereken başka işler var. Kafamda başka bir sorun olsun istemiyorum. Yekpare tek bir yere odaklanmak istiyorum, onun için acele etmiyorum. Ama burayı boş bırakmayacağım, her gün yazacağım. Bazen gündeme dair yazacağım, çoğunlukla eski kitaplarda yazmış olduklarımı paylaşacağım. Şu sıralar mesela “Gel Bi Çay İçelim” isimli kitabı her gün tefrika ediyorum. 2003 yılından beri yazıyorum diyorum ya, elimde birikmiş çok fazla yazı var. Ama sizi eskilerle sıkmak yerine yeni yazılarla ve özellikle de kafamdaki projeye dayanan yazılarla meşgul etmenin peşindeyim. Halihazırdaki gezi blogları gibi düşünmeyin burayı. Aman şuraya kesin gidin, aman burası şahane, aman şurada şöyle yemek yedik tadına doyamadık gibi şeyler olmayacak burada, merak etmeyin. Ben zaten o tarz şeyleri beceremediğim için bir arpa boyu yol alamadım şimdiye kadar. Ama hiç önemli değil. Paldır küldür bir adam olduğumun bilincindeyim ve kendimi bu yönümle seviyorum. Siz de sevin :)
Yeni hikayeler, yeni şiirler, yeni yerlerde görüşmek üzere. Bundan sonraki yazıda size Van maceramı anlatmayı planlıyorum, yazmayı başarabilirsem şayet.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…
ZerlanisAVM.com’u ziyaret etmeyi unutmayın, buradan siteye gidebilirsiniz…
Yorumlar
Yorum Yaz